Yapay zekâ nedir bilmeyenler için; yapay zekâ insanın düşünme yapısını anlamak ve benzeri algılama sistemlerini ortaya çıkaracak bilgisayar işlemlerini geliştirmeye çalışma, diğer bir deyişle programlanmış bir bilgisayarın düşünme girişimidir. İnsanlar tarafından yapıldığında zekâ gerektiren şeyleri gerçekleştiren makineler yapma bilimidir. Bilgisayar ile doğrudan iletişim (doğal diller); görme, konuşma yeteneklerinin simülasyonu (beşeri algılama); kirli ve tehlikeli işler için kullanılan robotikler, yapay zekânın ilgilendiği başlıklardır. 

     Bizim şimdi ele alacağımız bilim kurgu filmlerindeki robotlar, robotiklerden görünüm olarak farklı olabilir. Bu robotlar bilgisayar programı ile kontrol edilir. Bunların da 2 farklı sistemle çalışanı vardır. Algılama becerileri olmayan tekdüze işleri yapan robotlar seç ve yerleştir; görme, konuşma gibi algılama becerileri olanlara akıllı robotlar denir. Robotun belli standarttaki bir nesneden farklı nesneleri ayırt etmesi sağlandığında insan gibi iş yerlerinde dolaşması da pek tabi mümkün olabilir.

     Gelelim bilim kurgu filmlerine. Transcendence, Chappie, A.I. Artificial Intelligence, Her, Ghost in the Shell,  I Robot, Ex Machina, Wall-E gibi birçok yapay zekâ filmi, ilgilisinin izlemesini önerdiklerim arasında. Ben ilk Transcendence (Evrim,2014) filminden etkilendim. Dr. Will Caster (Johnny Deep) bir bilim insanı. Uğraştığı yapay zekâ projesi bazılarınca dikkat çekiyor. Ve bir saldırıya uğruyor. Eşi Evelyn (Rebecca Hall) de kendisi gibi bilim insanıdır, hayatını kaybeden Dr. Will Caster’ın beynini gelişmiş bir bilgisayara entegre ediyor. Başarılı oluyor ve beyin dil becerilerini tamamlayarak kendisiyle iletişime geçiyor. Evelyn, Will’in beyni ne derse yapmaya başlıyor. Aslında o bir bilgisayar programı ancak Evelyn eşi olduğuna inanarak yapıyor bunu. Ve beyin yani yapay zekâ kendi gibi birçok beyin programlayarak neredeyse her şeyin sahibi olmaya başlıyor. Bir yerlerde işler değişmeye başlıyor tabi. Evelyn masumca eşini hayatta tutmaya çalıştığını sanırken, yapay zekâ kendini kontrol etmeye başlıyor. Normal bir insan gibi sevgi, vicdan, acı duygusu olmadığı için kontrolden çıkıyor. Onu yok edebilecek tek bir şey var, bir yazılım virüsü. Filmin sonunu tahmin etmeniz çok zor değil. İzlersiniz artık.

     Buradaki yapay zekâ süper gelişmiş bir bilgisayara entegre edilen beyin. Önce siz onu kontrol ediyorsunuz, programlıyorsunuz. Daha sonra sizin kontrolünüze ihtiyacı kalmadığı gibi, o her şeyi kontrol etmeye başlıyor. Tüm insanları yok edebilecek güce geliyor. 3 boyutlu yazıcı ile kendi bedenini oluşturmaya başlıyor. Şöyle düşünelim; görüyoruz haberleri hastalık tespit eden yapay zekâ, kansere karşı yapay zekâ vs. Kulağa “teknoloji çok ilerledi abi” den daha fazlası geliyor. Çünkü aklın alamayacağı kadar fonksiyonlu olduğu kabullenilebilecek bir gerçek. Ancak bir de şöyle düşünelim -ki beni en çok bu kısmı düşündürüyor- yapay zekâyı programlayan, yapay zekâ olmasını sağlayan bir insan. İnsan eliyle oluşan efsane bir oluşum. Komutlarla oluşturulan bir düşünme algısı, dil gelişimi var. Siz ona kendinden bir tane daha oluştur deseniz kendinden bir tane daha oluşturacak kendi komutları ile. Onun oluşturduğu bir tane daha onun oluşturduğu bir tane daha derken kendinden milyonlarca oluşturabilecek güçte. Yani bir yapay zekâ kötüye kullanılmak istense, örneğin “insan gördüğünde ateş et” gibi (hayal gücüm bayağı geniştir) bir komut verdiğinizde insan elinden çıkan teknolojinin düşmanı insan olacak ve insanlığın daha doğrusu yapay zekânın geleceği o nokta korkunç bir boyut olacak.

     Şimdilerde kulağa çok güzel geliyor. Yapay zekâ üretildi. Yapay zekâ bıdı bıdı yaptı. Yapay zekâ şu özelliği keşfetti. Bunca algılamayı, beceriyi yapabilmesi yadsınamaz elbette ama dünya iyi bir yer olsaydı. Tabi ki yapay zekâ böyle bir durumla mükemmel bir gelişme olurdu. Ancak her insanın kalbinde barış güvercinleri, sarıpapatyalar bulunmadığını düşündüğümde, yapay zekâ ufak bir korku salıyor.

~mrs. ba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.